Page 35 - FBEK Dergi-2
P. 35
KENT KÜLTÜR
Dönüş(me)sek mi?
Ümit DİŞLİ Ç anakkale’ye fırsat bulduğum her Ama artık yok…
Ataşehir Fen Bilimleri Ortaokulu anda gitmeye çalışırım. Nasıl git-
Türkçe Zümre Başkanı
mem? Karşı koyabilir miyim bu Biraz nefeslendikten sonra yukarıya doğru
isteğe? Mümkün değil… Çünkü yol boyunca devam ederim. Devam ederken
Çanakkale çocukluğum, gençliğim, dost de öyle anılar canlanır ki ben bile bu anıla-
kalabildiklerim, ailem, komşularım, bah- rın bende olduğuna şaşarım. Bunların hepsi
çem, elma ağaçlarım, yitirdiklerim, acılarım, sabahın sakinliğinin ve kasabanın yollarına
sevinçlerim, yollarım, parklarım, duvar üstü kadar inmiş sis bulutlarının suçudur.
sohbetlerim… Kısacası her şeyim. Her gidi-
şimde yenilendiğim, dinginleştiğim, umut- Mesela şu yol üzerindeki bahçeli evin taş
suzluklarımı yenip yeniden umutlandığım duvarının önünden geçerken lise yıllarımı
yer. hatırlarım. Her akşam okul dönüşü orada
arkadaşlarla oturup çene çalmamızın tadı-
Çanakkale’nin bu küçücük kasabası – son nı başka hiçbir konuşmada yakalayamadım
yılarda açılan üniversitelerle çok küçük desem yalan olmaz. Okul, dersler, öğretmen-
olmasa da- sabahın erken saatlerinde pek de ler, kaç aldınlar, kopya çektimler hep burada
büyülü görünür bana. Hafiften üstüne çöken hararetle konuştuğumuz şeylerdir. Dünya
sis bulutunun da bu büyüde yabana atılma- görüşümüzün oluşmaya başladığı, siyasi
yacak bir rolü vardır. Kasaba sakinlerinin hareketleri anlamaya çalıştığımız, el altından
Eyüp Bey’in Değirmeni dediği yerden yuka- bize kadar ulaşan dergiler ve olmazsa olmaz
rıya doğru ağır ağır çıkmaya başladığınızda parkalarımızı giydiğimiz yıllar... Neredeyse
nefesiniz kesilecek gibi olur temiz havadan. “Ne olacak bu durumlar?” dan yola çıkıp
Benim de her seferinde öyle olur. Kimselerin ülkeyi kurtaran tezleri oluşturmaya çalıştığı-
kesmeye kıyamadığı nerdeyse yolun orta- mız yıllar. Tabi ilk gönül yaralarımızı da sar-
sında kalmış ayva ağacının altında dinlenip maya çalıştığımız yerdi bu duvar. Bu duvar
etrafa şöyle bir bakabilmem de ondandır. bir de kahve alışkanlığı olan babalarımızın
Ayva ağacının tam karşısındaki evde, kocası kahveden dönüşlerini görüp koşup onlardan
Kore gazisi olan Fatma Teyzeler oturur. O önce eve ulaştığımız, gözetleme kulemiz
yüzden Korelilerin evi denir o eve. de sayılırdı. Bir yere giderken, birini bek-
36