Page 23 - Fen Bilimleri Dergi-5
P. 23

Rousseau’da  madencilik  ve  tarımın  keş-
                  fi,  filmde  ise  Jonas’ın  Aktarıcı’dan  aldığı
                  anıların  keşfi,  toplumsallaşma  sürecine
                  gidişteki dönüm noktaları olmuştur. Her
                  iki  sürecin  sonunda  doğa  durumundaki
                  insandan  bugünün  toplumsal  yapılarına
                  geçişin tohumları atılmıştır.

                  Rousseau’ya göre insandan topluma geçiş
                  sürecindeki son evrede ise iki sınıf ortaya
                  çıkmıştır: Mülk edinemeyen yoksullar ve
                  mülk edinen zenginler. Filmde topluluk
                  ve  eşya  etkileşimi,  insanın  doğumuyla
                  başlayan süreç boyunca ele alınmış, eşya-
                  nın düzeneği içinde imkânlar ve sınırlar
                  kontrol altında tutulmuştur. İnsanlar geo-
                  metrik tasarlanan yapılarda kalmaktadır-
                  lar. Mülkiyet yoktur ama zenginlik ya da
                  yoksulluk da yoktur. Bununla birlikte bu
                  durumun ortaya çıkardığı bir duygu du-
                  rumu da yoktur. İnsan eliyle yapılan yer-
                  leşim, aslında onun zekâsının ve dilinin
                  de sınırlarıdır. Ev yerine konut ifadesinin
                  kullanılarak  “ev”in  insana  bakan  bütün
                  hatıraları ve çağrışımları dışarıda bırakıl-
                  mıştır.

                  Rousseau bu şekilde oluşan toplumsal bil-
                  ginin ahlaksızlık ve sefaletin aracı haline
                  geldiğini  söyler.  Toplumsallaşma  ile  eşit
                  olmayan ve hiyerarşik bir yapı oluşur. İn-
                  sanlar arası mücadele başlar. İnsan, zekâsı
                  ile  diğer  insanlar  üzerinden  zenginleşir.
                  Kendini  diğer  insanlarla  karşılaştırmayı
                  öğrenen insan, önceleri kendisi için yaşar-
                  ken artık başkaları için yaşamaya başlar.
                  Her  türlü  hiyerarşik  yapı,  zenginleşme,
                  yoksullaşma veya sefalete rağmen insanın
                  tercih ettiği yaşam biçimi, bir toplumsal
                  sözleşme  ile  bir  arada  yaşamak  olmuş-
                  tur.  İnsanoğlu  belirlenmişliği  reddetmiş
                  ve irade özgürlüğünü seçmiştir. Hayatın-
                  da “iyi” kadar “kötü”nün de olabileceği-
                  ni bilse dahi toplumsal birlikteliği doğru
                  yaşam biçimi olarak kabul etmiştir. Tüm
                  bunlara tahammül edebilmesini sağlayan
                  ise  Schopenhaur’un  ifadesi  ile  “yaşama
                  istenci” olmuştur.  Ve bu yaşama istenci,
                  gerçek manada bir toplum içinde yaşama
                  isteği ile karşılık bulmuştur.


                                                                 1 The Giver, y.yılı:2014, yön. Noyece, P. https://www.filmmodu.com/the-giver-turkce-dublaj-izle
                                                                 2 Günyol, V. Jean Jacques Rousseau Toplum Sözleşmesi, Adam Yay., İstanbul, 1994, s.14

                                                                                                                            23
   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28