Page 21 - Fen Bilimleri Dergi - 3
P. 21

ile  seslenmiştir.  Bu  sebepten  hangi  millet-  dan  geçer.  İnsan-ı  kâmiller,  diğer  insanlar
                  ten, hangi dilden olurlarsa olsunlar, insanlar  arasından  belli  kıstaslarla  seçilirler.  Nitekim
                  mûsikî ile aynı duyguları paylaşabilirler. Hiç-  peygamberlerin  en  büyük  özelliklerinden
                  bir sanat, insan ruhuna mûsikî kadar doğru-  birisi  onların  “seçilmiş”  olmalarıdır.  Daha
                  dan  doğruya  ve  içinden  kavrayacak  şekilde  sonra, çeşitli terbiye usulleriyle onun içi fâni
                  nüfuz edemez. Mûsikî, son derece değerli bir  dünyevî bağ ve endişelerden  boşaltılır.  Seyr
                  manevi  temizlenme,  ferahlama  ve  yücelme  ü sülûk yolunun sabrı gerektiren meşakkat,
                  vâsıtasıdır. Ruhu, kir ve paslardan temizlediği  ibtilâ ve imtihanlarıyla karşılaşır ve “vahy”in
                  gibi, ona batmış olan dikenleri de ayıklayarak  izini  takip  etme  neticesinde  olgunlaşır.  So-
                  tedavi  eder.  Mûsikî  ile  temizlenmeyen  ruh  nunda  Allah’ın  sanat,  hikmet  ve  kudretinin
                  yükselemez, aksine yerdeki bayağı ihtiraslara  tecelli  ettiği  bir  vâsıta  hâline  gelir.  İnsanlar
                  bulaşarak kirlenir ve körelir. Gerçek mûsikî  ondan sâdır olan derûnî hikmetlere râm olur
                  insana hayvani hisleri hatırlatmak şöyle dur-  ve vuslat yolunda mesafe almaya başlarlar.
                  sun, ona “sonsuz varlık” ı hissettirir, sezdirir.
                  Bu  sezgiyle  onu  ona  yaklaştırır  ve  nihâyet  “Dinle bu ney neler şikâyet ediyor, ayrılıklar-
                  ulaştırır. Bunda en etkili ses ise ney sadâsıdır.  dan nasıl hikâyet ediyor?”

                  Hz.  Mevlânâ’nın  felsefesinde  ney,  “insan-ı  Burada kastedilenin ney’in insân-ı kâmil ol-
                  kâmil”  in  (yani  birtakım  merhalelerden  ge-  duğunu  biliyoruz.  İnsân-ı  Kâmilin  devamlı
                  çerek  olgunlaşmış  insanın)  sembolüdür  ve  ayrıldığı yerden yani Cenâb-ı Hakk’ın katına
                  aşk derdini anlatmaktadır. Benzi sararmış, içi  olan hasretinden bahsetmesini, şeklen dünya-
                  boşalmış,  bağrı  dağlanarak  delikler  açılmış  da kalmakla beraber ruhen Cenâb-ı Hakk’ın
                  ancak  Yüce  Yaratıcı’nın  üflediği  nefesle  ha-  haremgâhına ulaşabilme ilmini insanlara an-
                  yat bulan, tıpkı insan gibi geldiği yere özlem  latmasını  ney’in  yakıcı  nağmelerine  benzet-
                  duyan ve delik deşik olmuş sinesinden çıkan  mesi manidardır. Aslında ney ve diğer musiki
                  feryat ve iniltileri ile insanlara sırlar fısıldayan  aletleri,  hepsi  bir  yerlerden  kopmuş  gelmiş
                  bir dosttur. Bu sebeple ney, Mevlevîlerce kut-  (vatan-ı aslîlerinden) ve onu icra edenin kabi-
                  sanmış ve “nây-ı şerîf ” diye anılmıştır.  liyetince bir şeylerden bahsetmektedir.


                  Mevlânâ’nın  eserlerinde  geçen  ney,  aslında  Hz. Mevlânâ Dîvân-ı Kebîr’indeki bir gazelin-
                  “insan-ı kâmil”i temsil etmektedir. Sazlıktaki  de:
                  bir kamışın ney hâline gelene kadar geçirdiği
                  devreler,  insanın  olgunlaşmasını  yani  “nefsi  “Hiç biliyor musun? Rebâb ne diyor, gözyaş-
                  tezkiye  ve  kalbi  tasfiye”  basamaklarını  ifade  larıyla yanıp kavrulmuş ciğerlere ne söylüyor?
                  eder.
                                                            Diyor  ki  etinden  uzak  düşmüş  bir  deriyim
                  Ney,  başlangıçta  kamış  olarak  bulunduğu  ben;  nasıl  ağlamayayım,  nasıl  dertlenmeye-
                  sazlıktan ayrılmış ve bu ayrılık, onun nasıl acı  yim  ayrılıktan?  Rebâbın  şu  dosdoğru  sesi,
                  acı feryadına sebep olmuşsa ruhlar âleminden  ister  Türk  olsun  ister  Rum  ülkesinden  ister
                  gelip  balçıktan  yaratılmış  bedene  yani  ten  Arap; âşıksa onun dilincedir, onun dilidir”.
                  kafesine  giren  “kâmil  insan”da  da  o  ruhani
                  âleme hasret başlamıştır. Bu hasreti; riyâzât,  Bu  bahsedilen  şeyler  bu  sesler  mutasavvıf-
                  murâkabe, tefekkür, ilâhî aşk ve çilelerle yoğ-  larca  “ilm-i  ilâhî,  aşk-ı  ilâhî,  iştiyâk-ı  ilâhî,
                  rulan insan olgunlaşır, seviye bulur; nihâyet  zevk ve neş’e-i ilâhî” olmaktadır. Dolayısıyla
                  “kâmil” hâle gelir.                       yukarıda  bahsedilen  aşk  ateşini  idrak  eden,
                                                            aşk acısıyla parça parça olmuş bir kalbe, aynı
                  Sazlık  içindeki  kamışlar  arasından  çıkarılan  şekilde vatan-ı aslîlerinden alınarak yapılmış
                  ney, usta bir el tarafından usulüne uygun şe-  olan  sazlarla  icra  edilen  bir  mûsikînin  tesi-
                  kilde  kesilir.  İçi  boşaltılıp,  kurutulur.  Daha  ri tabii ki bu ateşi kuvvetlendirecek, Allah’a
                  sonra,  ateşle  delinerek  baş  ve  son  kısmına  ulaşma yolunda istidadı olan bir kişinin gön-
                  demir boğumlar yerleştirilir. Bir müddet bu  lünü güzel nağmeleriyle daha da coşturacak,
                  hâlde bekletildikten sonra ney; neyzenin ne-  belki  de  yolunun  kısalmasına  vesile  olacak-
                  fesinden üflenen nefha ile dinleyenlerin kalbî  tır.  Aşk  yolunda  yanmakta  olan  gönülle  ve
                  seviyelerine göre güzel sesler, hayret ve hik-  güzel nağmelerle inleyen bir saz, aynı dilden
                  metler yaymaya başlar.                    konuşan gönüllerin bir araya gelerek sohbet
                                                            etmesi  gibidir.  Dert  ortağı  birbiriyle  sohbet   Fotoğraflar: Neynevâ Ney Atölyesi
                  İnsan  da  “kemâl”  yolunda  hep  bu  safhalar-  ettikçe rahatlarlar ve dertleri, aşkları daha da   İstanbul


                                                                                                                            21
   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26