Page 20 - Fen Bilimleri Dergi - 3
P. 20
MÜZİK Ney ve İnsan
N ey çalgısının en eski adı kamış, kargı anlamı- mûsikînin çok önemli rolü vardı. Bu dinlerin
na gelen Sümerce’den Farsça’ya gecen “nâ” tümünde törenler, müzik eşliğinde yapılırdı.
veya “nay”’dır. Arap toplumu üflemeli sazla- Örneğin çoğunlukla hâkim olan Şamanizm’de
rın hemen tümüne “mizmâr” sözcüğünü kul- kam, baksı veya şaman denilen din adamları
Dr. Emre PINARBAŞI lanmıştır. Nefes borusu, ses organı anlamına ellerinde kopuz ile dolaşır, dini mesajlarını
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
Devlet Konservatuvarı gelen bu sözcük, ney sazı için de kullanılmış mûsikî yardımıyla iletirlerdi. İslâmiyet’te de
Müdür Yardımcısı genel bir isimdir. Türkçede ise neredeyse her mûsikîye karşı bir cephe mevcut değildir.
zaman “ney” olarak isimlendirilmiştir. İslâm Peygâmberi Hz.Muhammed, Kuran’ın
güzel sesle ve kâideye dayanan ahenkle okun-
Farsça çalan, icrâ eden anlamına gelen “ze- masını öğütlemiştir. Tecvîd ve kıraat işte bu
den” sözcüğünden takılanarak oluşturulan rağbetin sonucunda doğmuştur ve mûsikî ile
“neyzenden” bozularak ney icrâcısı anlamın- yakın ilişkileri vardır.
da günümüzde de kullanılan “neyzen” e dö-
nüşmüştür. Aynı anlamda Arapça kurallarına Türklerin dini hayatlarında mûsikî her zaman
göre oluşturulan “nâyî” sözcüğü de kullanıl- yer almıştır. Özellikle tekke hayatında, âyin
mıştır. ve diğer dini törenlerde (cem, zikir, deverân
vs.) mûsikînin rolü büyükse de birçok tari-
Sümer toplumunda MÖ 5000 yıllarından iti- katın törenlerinde telli çalgıların yer almasına
baren kullanıldığı sanılan bu çalgıya ait eli- cevâz (izin) verilmemiştir. Ancak hemen he-
mizdeki en eski bulgu, MÖ 2800-3000 yılla- men bütün tarikatların törenlerinde bendir ile
rından kalan bugün Amerika’da Philadelphia ney de yer almıştır.
Üniversitesi Müzesinde sergilenen neydir.
Çalgının o dönemlerde de dinsel törenlerde Bilhassa Mevlevîlikte neyin önemi çok bü-
kullanıldığı sanılmaktadır. yüktür. Hz. Mevlânâ Mesnevî’sine şu sözlerle
başlamıştır:
Türklerin İslâmlaşma süreci 10. yüzyılda baş-
lamıştı. İslâmiyet ile birlikte zaten toplumda “ Bişnev ez ney çün hikâyet mî küned
var olan mistik düşünce ve anlayış İslâmî bir Ez cüdâyîhâ şikâyet mî küned
kimliğe bürünerek Türk tasavvuf anlayışının Gez neyistân tâ merâ bübrîde end
temellerini oluşturdu. Hoca Ahmet Yesevî, Ez nefîrem merd ü zen nâlîde end
Hacı Bektâş-ı Velî ve Mevlânâ Celâleddîn-i Sîne hâhem şerha şerha ez firâk
Rûmî, bu anlayışın Türk toplum hayatına yer- Tâ begûyem şerh-i derd-i iştiyâk ”
leşmesini sağlamışlardı.
“Dinle neyden, zirâ o bir şeyler anlatmada
Türklerin İslâmiyeti kabulü ile kullanmaya Ayrılıklardan şikâyet etmededir
başladıkları ney, 13. yüzyıldan itibaren İslâm Ney der ki: Beni kamışlıktan kopardıkların-
tasavvufunun sembolü haline gelmiştir. Bun- dan beri
da bu yüzyılda yaşamış büyük mutasavvıf, fi- İniltim kadın - erkek herkesi ağlattı
lozof, şair ve velî Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî Ayrılık bağrımı delik deşik eylesin
’nin rolü büyüktür. Tâ ki aşk derdini anlatabileyim”
Türklerin İslâmiyet’ten önceki dinleri olan Hz. Mevlânâ’ ya göre mûsikî Allah’ın lisanıdır.
Şamanizm, Animizm ve Totemizm’de de Yüce yaratıcı Bezm-i Elest’ te ruhlara mûsikî
20