Page 42 - fenbilimleri dergi sayı-4
P. 42

Aşk
                                                 bulutu kara olan mevsimlere dair.
                                      Dalgındın. Demirden bir çekiçle içine kıvrılmış dövmekteydin kalbini.


                      Kulaklarıma döktüğün yaprakların hışırtısı düşüyor hâlâ.


                                      Sonra yalıtkan dokunuşlar... Demlenmeye bırakılmış bir ilişkisizlik... Adını bir
                      türlü koyamadığım, debelenme devri… Bir baş dönmesisin.

                      Hesaplaşıp  durdum  kafamdaki  senle.  Tökezledim.  Sadece,  bir  zaman  dilimini
                      paylaşmışlığın hiçliği kaldı avuçlarımda. Bir varmış, bir yokmuş gibisin. Varoluş tek başına
                      hiçbir anlam ifade etmiyor. İçini oyup bir başkasını görmediğin sürece.

                                           Ah! Senin görülmemişliğin…


                             Sonra unuttum. Her  zamanki  gibi ve herkesinki gibi doludizgin  unuttum. Seni
                      hatırlatan, sonbahardı.
                             Günün birinde yeniden görme umudu.
                             Günün birinde gölgenden dahi uzak olma isteği
                      Sade bir karmakarışıklığın var…


                      Birazdan siyah  bulutları  etrafında  düğümleyip kente yağacak gibisin başkalarınca.   Hâlbuki
                      çocuksun sen. Şımartılmayı bekleyen.

                                             “Sokak şarkıları”                            Avucundaki tipide kaç kez mahsur kaldım.


                                           Acına sahip çıkarak korudun kendini. İçinde bitmek bilmeyen tufan. Ara
                      istasyon    yalnızlığına  bürünüyor  insan  senleyken.  Birçok  noktamız  var  etrafa  savrulmuş.
                      Sevmek dedikleri sanırım birkaç noktanın  küçük  bir zaman içinde üst üste gelmesi. Sonra
                      noktaların  ayrışması. Senin  noktaların  hep  yeniden  yeniden  yenilendi. Bu yüzden anlık
                      ürküntüler,  anlık  yabancılaşmalar  ve  bir  daha  seni  bulma  arzusu.  Bazen  hayatı;  sanki
                      geceyi yaşarcasına,  bazen de  içinde  hiç fay  kırılmamışçasına  yaşamandır  seni benim için
                      hâlâ soru işareti kılan… Araftasın ve çürümüş bir öpücük var bende.


                             Taze gün ışığı vuruyor gözlerine. Çakıl taşlarına serpilmiş tahta masalardan birine oturmuş
                      ve çayını yudumlarken gazetesine gömülen bir kadın olarak kalmışsın bende.
                      Kalbinin temizlenmesini kendiliğinden işleyen  bir  unutmaya nasıl bırakabildin? Ve
                      nasıl başarabildin?


                                                      Yakın değilim sana, içindeki uzaklığınım senin.


                      Yağmurlu  bir  akşamda  herhangi  bir  sokakta,  adamın  önünü  bir  çocuk  kesiveriyor..  Çocuk
                      soruyor,  cebinde  fazladan  bir  gecen  var  mı?  Adam  anlayamıyor  olan  biteni.  Yürüyor
                      sonra. Hayatına  olduğu gibi devam ediyor. Unutuyor. Çocuk aksine, arayışından
                      uzaklaşmıyor. Masalını önüne alarak yaşıyor.

                                    Cebimde fazladan bir gece olsaydı…

                                                                                                             Ceng MİLAN
                                                                            Kavacık Fen Bilimleri Anadolu Lisesi
                                                                                                                    Kurucu Temsilcisi




                42
   37   38   39   40   41   42   43   44