Tüm ilişkilerde olduğu gibi çocuk ile ebeveynleri arasında çatışma olması doğaldır, normaldir ve hatta gereklidir. Bu çatışma gereklidir. Çünkü, çocuğun anne-babasından ayrı ve kendine has bir kişilik geliştirmesine katkıda bulunur.

Önemli olan, çatışma yaşayan tarafların arasındaki ilişkinin/iletişimin kalitesi ve çatışmanın nasıl çözümlendiğidir. İki taraftan birinin ‘kazandığını’, diğerinin ise ‘kaybettiğini’ hissettiği bir çatışmada (kazan ya da kaybet yöntemi) asıl kaybeden, ilişkinin kendisidir. Çatışmaların çözümü hakkında az bilgiye sahip olan anne-babalar, çatışma çözümünde çoğunlukla ya otoriter ya da ödün veren yöntemleri kullanır. Bu yaklaşımda taraflardan biri kazanırken, diğeri kaybeder. Çünkü çatışmada bir yanda istekler yarışırken diğer yanda kazanmak için mücadele eden taraflar ve güçlerin savaşı vardır. Örneğin; Ebeveyn-çocuk arasında yaşanan çatışmada, ebeveyn yetişkin olmaya dayanan otoriteyi kullanarak kendi isteğini yaptırır. Bu durumda ebeveyn kazanır, çocuk kaybeder. Başka bir şekilde de, ebeveyn ile çocuk arasında yaşanan çatışmada çocuk direnir, ebeveyn de olayın büyümemesi, çocuğun üzülmemesi için ödün verip çocuğun isteğini kabul eder. Bu durumda çocuk kazanır, ebeveyn kaybeder.

Anne-babaların uygulayabilecekleri çok daha etkili bir yöntem “kaybeden yok” yöntemidir. Buna göre ebeveyn, her iki taraf için kabul edilebilecek bir çözümü birlikte aramaları için çocuktan katılım ister. Çözüm seçeneklerini birlikte değerlendirip sonunda her iki tarafa da uygun gelen bir seçenekte anlaşırlar. Burada önemli olan ebeveynin, çocuk tarafından gelen çözüm seçeneklerinin önemsendiğini çocuğa hissettirmesidir.

Çocuğun her istediğini yapmak, çocuğa uygun sınırlar koymakta zorlanmak ve çocukla bir yetişkin gibi inatlaşmak, ebeveynlerin en yaygın sağlıksız tutumları arasındadır. Çocuk ısrarla bir şey istediğinde, istediği şey kendisine ve başkalarına zarar veriyorsa, sınır koymak gerekir. Çocuk istediği olmadığı zaman hayal kırıklığı yaşar ve üzülür. Bu duygularını ortaya koyma tepkisi de ağlamadır. Çocuk ağladığında ve üzüldüğünde ebeveynler çaresiz kalır ve çocuğun isteğini yapmaya kendini mecbur hisseder. “Yeter ki ağlamasın” düşüncesiyle çocuğun isteğini yerine getiren ebeveynler esasında bu davranışların pekişmesine neden olur. Böylece bu davranışlar çocuğun ilerleyen yaşlarında da devam eder.

Her dönemde çatışma yaşanabildiği gibi, çatışmanın en sık yaşandığı dönem 2-4 yaş arası dönemdir. Bu dönemde çocuklar, “hayır” diyebilme yeteneğini kazanır. Anne baba ve çocuk; tuvalet eğitimi, yemek yeme, uyuma saatleri gibi disiplin ya da düzen gerektiren konularda sıklıkla çatışmaya başlarlar. Çatışmaların esas nedeni çocuğun, “hayır” deme yeteneğini sergileme arzusudur. Çocuk bu yaşlarda kendisini anne ve babasından ayrı bir varlık olarak algılamaya başlar. Bu dönemde çocuk, her konuda fikir ayrılığı yaşar, söylenenlere uymaz ve bağımsızlığını ortaya koymak için inatlaşma sürecine girer.

Peki nasıl davranmalı?

Öncelikle ebeveynler, çocuğun gelişim dönemlerini iyi bilmeli ve bu dönemin özelliklerini öğrenip ona göre bir tutum sergilemelidir.

    Öneriler:

  • Çocukla birlikte inatlaşma yoluna girilmemelidir.
  • Sakin ve sabırlı olunmalıdır.
  • Onun çocuk olduğunu ve bu durumun geçici olduğunu unutulmamalıdır.
  • Çocuğa kararlı ve tutarlı samimi bir tavırla yaklaşılmalıdır.
  • Kuralları önceden belirlemek gerekir. Çocuk, hangi kuralın ne zaman geçerli olduğunu bilmelidir. Böylece beklentiler karşılıksız kalmaz. Kararlarda net olunmalıdır.
  • Çocuk, koyulan bir kurala uymuyorsa, önce uyması istenen kural tekrarlanmalıdır.
  • Çocuk bir konuda inatlaşmaya başladığında üstüne gidilmemeli ve baskı yapmamalıdır. Çocuğun sakinleşmesi beklenmelidir. Daha sonra çocuğun ilgisini başka yöne çekilerek, başka işle uğraşması sağlanmalıdır.
  • Israrcı olmamalıdır. Bu, çocuğu pasif direnmeye götürür.
  • “Hayır”, “yapma”, “bırak” gibi kelimelerin kullanmamasına özen gösterilmelidir. Çocuğa istediği şeyi neden yapamayacağı açıklanmalıdır.
  • Çocuğa seçenek sunulmalıdır. Böylece, onu bağımsız bir birey olarak tanıdığınızı, onun kararlarına saygı duyduğunuzu düşünecektir. Sunulan seçenekler ne kadar az olursa çocuğun karar verme süresi de o kadar kısa olacaktır.
  • Çocuğun gelişim dönemlerini ebeveynlerin takip edip, doğru yorumlamaları ve beraber çözüm yollarına başvurmaları gerekmektedir.
Kaynaklar:
Çağdaş, A. (2003).Anne-Baba-Çocuk İletişimi. (1. Basım). İstanbul: Eğitim Kitabevi